4 saat önce | Okunma Sayısı : 37
Saadet Partisi (SP) Genel Başkan Yardımcısı, Edirne eski İl Başkanı Sinan Tekin, geçmiş depremlerden gereken derslerin çıkarılmadığının, 6.2’lik İstanbul depremiyle yaşayarak görüldüğünü belirtti.
SP Genel Başkan Yardımcısı Tekin, parti genel merkezinde, ülke gündemine yönelik basın açıklaması gerçekleştirdi. Tekin toplantıda, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, ülke genelindeki çocuk yoksulluğu, 6.2’lik İstanbul depremi ve sağlık alanındaki sorunlara değindi.
‘HER İKİ ÇOCUKTAN BİRİ SAĞLIKSIZ BESLENME RİSKİ ALTINDA’
TÜİK’in 2024 verilerine değinen Tekin, “Bakınız, her dört aileden biri çocuğuna bir öğün et, tavuk ya da balık içeren yemek veremiyor. Her beş aileden biri çocuğunu okul gezisine gönderemiyor. Her on aileden biri çocuğuna ders çalışacak bir masa bile sağlayamıyor. OECD’ye göre Türkiye, çocuk yoksulluğunda ikinci sırada. Ülkemizde her üç çocuktan biri yoksul; her iki çocuktan biri sağlıksız beslenme riski altında. Yayınlanan raporlar, yoksulluğun yalnızca bir maddi mahrumiyet değil, aynı zamanda ciddi bir halk sağlığı sorunu olduğunu gösteriyor. Yetersiz beslenme, gelişim gerilikleri, öğrenme güçlükleri, sosyal dışlanma ve psikolojik sorunlar; yoksulluğun çocuklar üzerindeki yıkıcı etkilerinin sadece birkaçı. Daha da acısı, bu tabloyu yaşayan çocukların önemli bir kısmı, imkânsızlıkların içinde büyürken hayatları daha baştan sınırlanıyor. Eğitime, sağlığa ve güvenli bir çevreye erişemeyen bu çocuklar; toplumun dışına itilmiş, potansiyeli bastırılmış, sesi kısılmış bireyler hâline geliyor” dedi.
‘ÇOCUK YOKSULLUĞU, ADİL OLMAYAN BİR DÜZENİN SONUCUDUR’
Bugün ülke genelinde uygulanan sosyal yardımların, sadece pansuman görevi gördüğünü dile getiren Tekin, “Artık kanayan yaraya pansuman değil, köklü bir tedavi zamanı gelmiştir. Sosyal devlet; sadece yardım eden değil, çocukları koruyan, güçlendiren ve onlara eşit imkânlar sunan bir mekanizma olmalıdır. Biz Saadet Partisi olarak diyoruz ki: Çocuk yoksulluğu adil olmayan düzenin bir sonucudur. Yoksulluğun kaynağı bireyler değil, toplumu kuşatan adaletsiz sistemdir. Her çocuk; karnını doyurma, eğitim görme, oyun oynama ve güven içinde büyüme hakkına sahiptir. Toplumsal refahın ölçüsü, zenginlerin ne kadar kazandığı değil; çocukların ne kadar güldüğü olmalıdır. Gerçek kalkınma, ekonomik büyüklükle değil; çocukların hayata eşit başlayabildiği bir ülke kurmakla mümkündür. Çocuklar yalnızca geleceğimiz değil, bugünümüzdür. Ve bugün görmezden geldiğimiz her çocuk, yarının sessiz çığlığı olacaktır. Saadet Partisi olarak biz; güçlü aile, sağlıklı çocuk, adil toplum hedefiyle bu mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz. Çünkü bu ülkenin çocuklarına borcumuz, sadece bayramlarda şeker uzatmak değil; her gün, her koşulda onların yanında olmaktır” diye konuştu.
‘DEPREMLERDEN GEREKEN DERSLER ÇIKARILMADI’
Geçen hafta İstanbul’da meydana gelen, en büyüğü 6.2 şiddetindeki depremlere değinen Tekin, “Can kaybı olmaması tesellimiz olsa da, yaşanan kargaşa ve toplanma alanı yetersizliği, yaklaşan büyük tehlikenin habercisi olmuştur. İstanbul, tarih boyunca büyük depremler nedeniyle çok ağır kayıplar vermiştir. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve 6 Şubat 2023 Maraş depremlerinden gereken derslerin çıkarılmadığını yeniden yaşayarak gördük. İstanbul’da bugün yüz binlerce insan riskli yapılarda yaşamaya devam ediyor. Hastaneler, okullar ve kamu binalarının önemli bir kısmı olası büyük bir depreme karşı hazırlıksız durumda. Bu durum, sadece ihmalkârlık değil, açık bir yönetim krizinin olduğunu gösteriyor” şeklinde konuştu.
‘SAĞLIK PERSONELİ YORGUN VE MUTSUZ’
Depreme hazırlığın sadece bina sağlamlığıyla değil, sağlık sisteminin direnciyle de mümkün olduğunu kaydeden Tekin, “Bir konuda vatandaşımızdan çok yoğun şikayetler alıyoruz: Türkiye’de yoğun bakım yatak sıkıntısı artık bir krize dönüşmüştür. Her geçen gün daha fazla hasta, yer bulamamaktan şikayetçi. Bu durum hastalar için hayati risk oluşturuyor. Aileler çaresiz, sağlık personeli yorgun ve umutsuz. Resmî açıklamalarda ‘doluluk oranı %71’ deniyor ama sahada durum çok daha kötü. 2002’de 869 olan yatak sayısı bugün 25 bin. Ancak bu sayı, artan nüfus ve hastalık yükü karşısında yetersiz kalmaktadır. Ülkedeki yoğun bakım uzman sayısı ise sadece 549. Bu rakamlar sistemi ayakta tutamaz” ifadelerini kullandı.
‘YARIN ÇOK DAHA BÜYÜK ACILARIN YAŞANMASI KAÇINILMAZ’
Deprem gerçeğiyle yüzleşilen günlerde, sağlık sistemindeki yoğun bakım krizinin öneminin bir kat daha arttığını söyleyen Tekin, “Olası bir İstanbul depreminde binlerce yaralıya aynı anda müdahale edilmesi gerekebilir. Bugün yoğun bakımda yer bulamayan vatandaşlar varken, yarın çok daha büyük acıların yaşanması kaçınılmazdır. Deprem oldu. İnsanlar korkuyla kendini sokağa attı. Evine dönemeyen vatandaş, çadır aramaya başladı. Deprem çantası almak isteyenler çoğaldı. Peki sonra ne yaşandı? Fiyatlar bir gecede patladı.
Çadırlara 8 bin lira zam geldi. İlk yardım setlerinin fiyatı %77 arttı. Allah aşkına sorarım size: Bu, nasıl bir vicdansızlıktır? Kıymetli arkadaşlar, Çok üzülerek söylüyorum. Bazıları deprem korkusunu fırsat bilmiştir. İnsanların acısını kazanca dönüştürmeye çalışmıştır. Bu, ticaret değil; apaçık bir sömürüdür. Afet anında zam yapmak, hakkaniyetsiz ve gayri ahlakidir” dedi.
‘VATANDAŞINI YALNIZ BIRAKAN SİSTEM KABUL EDİLEMEZ’
Deprem anında GSM operatörlerin hizmet vermemesine de değinen Tekin, “Her afette aynı manzara ile karşı karşıyayız: Hatlar çöküyor, iletişim kesiliyor, milyonlarca insan sevdiklerine ulaşamıyor. Devlet kurumları koordine olamıyor, hayati bilgiler iletilemiyor. Neden? Çünkü GSM operatörleri, en çok ihtiyaç duyulan anda ortada yok. Astronomik faturalarla vatandaşı soyarken, en pahalı interneti, en kalitesiz şekilde sunarken, afet anında tamamen hizmet dışı kalan bu operatörler, hiçbir etkili denetim ve yaptırımla karşılaşmıyor. Kıymetli arkadaşlar, güler misin ağlar mısın? Bu tablo sadece teknik değil, ahlaki bir çöküştür. Saadet Partisi olarak diyoruz ki: Bu düzen böyle gitmez, vatandaşını en zor anında yalnız bırakan bir sistem kabul edilemez. İktidar, artık üç maymunu oynamayı bırakmalı, denetim görevini yerine getirmelidir” diye konuştu.