1 hafta önce | Okunma Sayısı : 108
Cumhuriyet ve Emek Mitingi, Tekirdağ’dan Polatlı’ya yürüyen Merkez Yönetim Kurulu Üyeleri ve şube başkanlarından oluşan yürüyüş kortejinin Tandoğan Meydanı’na girmesi ile başladı. Binlerce yurttaşın doldurduğu alanda coşkulu bir şekilde karşılanan kortej, “Silahımız kalemimiz, karanlığı yeneceğiz” sloganı atarak kalemlerini kaldırdı. Mitinge, Birleşik Kamu-İş ve bağlı sendikalar, CHP Milli Eğitim Bakanlığı’ndan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Suat Özcağdaş, CHP’li milletvekilleri Uğur Bayraktutan ve Hasan Öztürkmen, siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri ile yurttaşlar katıldı. Genel Başkan Kadem Özbay mitingde yaptığı konuşmaya yürüyüş boyunca gittikleri illeri ve orada verilen mesajları anlatarak başladı. Özbay’ın burada yaptığı konuşmada yürüyüşe, hukuksuzluğa karşı adalet, sömürüye karşı hak ve halkın iradesi, Atatürk’ün kendilerine emanet ettiği Cumhuriyet’i, laik ve bilimsel eğitimi, emeğin onurunu savunmak için başladıklarını belirterek, özetle şunları söyledi:
EŞİTLİK, ADALET İSTİYORUZ!
“AKP iktidarının emekçiyi yoksullaştıran, halkı fakirleştiren, eğitimi gericileştiren politikalarına karşı susmayacağız! Kamu emekçisini, işçiyi, emekliyi açlık sınırına mahkûm eden, liyakatı yok eden, gençlerimizi diplomalı işsizliğe mahkum eden düzenin karşısındayız! Bu anlattığım bir Türkiye hikayesidir. Artık eğitim görmenin, alanında uzmanlaşmanın, çok çalışmanın makbul sayılmadığı, iş bulmaya ve hayata tutunmaya yetecek kadar gelir sağlamaya yetmediği yeni Türkiye’dir. Bu kabul edilebilir mi? Bu geleceksizlik, bu ülkenin çalışanına reva görülen değersizlik, kabul edilebilir mi? Asla kabul etmiyoruz, reddediyoruz. Bir öğretmen olarak söylüyorum ki, bunların cumhuriyet dersi eksiktir. Çünkü cumhuriyet aynı zamanda tüm yurttaşların devlet imkanlarından eşit şekilde faydalandığı sistemin adıdır. Büyük önder Atatürk’ün kimsesizlerin kimsesi olsun diye kurduğu bu Cumhuriyet’te emekçinin yoksul, haksız, hukuksuz imkânsız bırakılması asla kabul edilemez. Bizim insani koşullarda yaşama hakkımızı çaldılar. Bizim yaşanabilir emeklilik hayalimizi çaldılar. Bizim ay sonunu bekleme halimizi, bitmeyen karakışa çevirdiler. Bizim öğrencilerimize laik ve bilimsel eğitim verme hakkımızı çaldılar. Eğitimden liyakati, gencecik insanlardan hak ettikleri kadroları çaldılar. Ve şimdi bizim susmamızı bekliyorlar. Beklerler, beklesinler! Susmadık, susmuyoruz, susmayacağız! İşitsinler diye hep beraber haykıralım:
İNSANCA YAŞAMAK İSTİYORUZ!
Devletin anayasa gereği üstlendiği görevleri nitelikli biçimde yerine getirmeyen, getirmemekte kararlı davranan, bu nedenle ülkeyi paralel yapılanmaların arka bahçesi haline getirenlere, onları sözde sivil toplum olarak tanımlayıp ortaklık kuranlara karşı ayaktayız! Daima ayakta olacağız! Tarikat dernek de kursa, şirket de kursa tarikattır. Özgür yurttaş iradesinin sözde efendiler, şeyhler, şıhlar, gavslar tarafından teslim alındığı yerde sadece din istismarcıları vardır. Onlara sivil toplum diye cila çekenler de devlet içindeki ortaklarıdır ve bu apaçık bir gerçektir. Çünkü biliyoruz ki paralel yapılanmalar ancak devlet içine sızmış ortaklarıyla var olabilirler! Başka türlü var olma şansları yoktur! Bizler Mustafa Kemal’in öğretmenleriyiz, eğitim emekçileriyiz! Bizler, Atatürk’ün Bursa Nutku’nda söylediği gibi, görev verilmese de mücadele etmek zorunda olan Cumhuriyet sevdalılarıyız! Okullarda öğrenci ve öğretmen vardır. ÇEDES Projeleriyle devlete, okulda öğretmenlere emanet edilmiş çocukların karşısına öğretmenden başkası çıkarılamaz.
OKULLAR ÖĞRETMENLERİN VE ÖĞRENCİLERİNDİR
Protokollerle okulların asli görevinin dışına çıkarılması kabul edilemez. Zorunlu eğitimde %100 okullaşma istiyoruz. Bunu sağlamak bu devletin asli görevidir. 1,5 milyon çocuk okulda yok. Özel okul öğretmenlerinin ekonomik durumları kamu okullarındakinden az olamayacak biçime getirilmelidir. 1913 yılından 2014 yılına kadar hiçbir hükümetin aklına gelmeyen değişimi bu iktidar yaptı. Zorunlu eğitim uygulayan bir ülkede proje okul adıyla nitelikli niteliksiz okul ayrımı olmaz. Devletin görevi okullarımız arasındaki fiziki yetersizlikler gibi nitelik farkını da kaldırmaktır. Proje okulları uygulaması sizin FETÖ taktiğinizdir. Abi/abla atama modelinizdir. Keyfi atamalara son verin, liyakatsizliğiniz kurumları yozlaştırdı, çürüttü. Deprem bölgesinde verilen sözler tutulmadı. Öğrenciler konteynır okullarda öğrenimlerine devam etmektedir. Deprem beklenen illerimizde okullarımızın bir kısmının güçlendirilmesi hala yapılmış değildir. MESEM uygulaması çocuk emeğinin sömürülmesidir. Bu uygulamaya mutlaka son verilmelidir. AKP iktidara geldiğinde öğretmenler maaşının beşte birini ev kirasına öderken, emekli ikramiyesiyle ev, araba alabilirken şimdi maaşı neredeyse ev kirasına yetmez oldu, emekli ikramiyesiyle ev alabilmesi hayal bile değil artık. Bizler sizin tebliğci, kuryeci öğretmeniniz değiliz, olmayacağız. Bunları istemek hakkımız değil mi? Bunları almak için mücadele edecek miyiz? Cumhuriyet sevdalıları, emeği en yüce değer olarak bilenler. Biz bu iktidarı tanıyor ve çok iyi biliyoruz. Bu insanların laiklik karşıtı, çağdaş değerlerden uzak olduklarını da biliyoruz.Bu yüz yılda bu çağda zorunlu eğitim çağındaki çocukları cinsiyetlerine göre farklı okullarda toplayalım diyen, karma eğitimi tartışmaya açan Bakanlara, bürokratlara hoşgörüyle bakamayız. Bu çağdışılık ile çağdaşlık arasındaki kavgadır. Biz çağdaşlıktan yanayız. Bu akıl, bilime dayanmak ile akıl dışılık arasında bir kavgadır. Biz akıldan, bilimden yanayız. Bu ileri ve geri arasında kavgadır. Biz ileri olanın yanındayız. Bu insan haklarından, eğitim hakkından yana olmakla ayrıcalıklar peşinde koşanlar arasındaki kavgadır. Biz insan haklarından eğitim hakkından yanayız. Biz kadın haklarından yanayız onlar fıtrat farklı diyerek kadını ikinci sınıf görenlerdir. Biz ülkede birlik, yurttaşlık, eşitlik, özgürlük, kardeşlik diyoruz, hukukun üstünlüğü diyoruz. Onlar bizim taraftarlarımız, bizim hukukumuz diyor. Devletin sahibiyiz diyor. Değilsiniz. Olamayacaksınız. Cumhuriyet halk demektir, cumhuriyetin sahibi de halktır. Biz kurduk biz yaşatacağız. Burada bulunuşumuz, tüm Türkiye için, gelecek için Cumhuriyetten ve emekten yana hem bir direniş, hem de çağrıdır. Cumhuriyeti savunacak, Emeğin hakkını koruyacak, Özgür, eşit, laik bir ülke için mücadele edecek miyiz? O zaman yaşasın emek! Yaşasın özgürlük, eşitlik ve kardeşlik! Yaşasın Cumhuriyet.”