Çağımız, her şeyin hızla yitip gittiği bir kovalama süreci. Sürekli bir şeylerin peşindeyiz. Bu yoğunluk, psikolojik sorunlara yol açıyor. Hayatımızın her alanına giren rekabet, ilerleyen teknolojinin getirdiği ve gittikçe zorlaşan çalışma şartları, kişisel problemlerimiz, kişiliklerimiz ve problem çözebilme yetilerimiz, eğitim hayati, sınavlar dolayısıyla ortaya çıkan tükenmişlik sendromu günümüzün modern hastalıkları arasında.
Tükenmişlik yaşayan insanlar, fiziksel-duygusal anlamda aşırı derecede yorulmuş ve yıpranmış hissetmekte, işlerini erteleme, işlerine konsantre olamama gibi belirtiler göstermekte, bunlarla mücadele edebilmek için davranış bozuklukları sergilemeye başlamaktadır.
Peki, nasıl koruyabiliriz kendimizi? Öncelikle hepimiz “Hayır” demeyi öğrenmeliyiz. Hayır, diyebilmek iş yükümüzü büyük ölçüde azaltabilir. Ayrıca hayatta mükemmeliyetçi olmamayız. Çünkü mükemmeliyetçilik olumlu bir özellik değil. Bizlerin verimli zamanları için önemli bir tehdit unsuru. Kişinin yıpranmasına yol açabilen bir tehdit unsuru…
Çünkü mükemmeliyetçi insanlar her konu hakkında çok fazla çaba sarf ederler. Bu da onların zamanı verimli kullanamamasına, hiçbir şeye yetişememelerine neden oluyor. Bunun sonucunda da başarısızlık gelir.
Şimdi buradan çocuklarımız için ne pay çıkarabiliriz? Onların nefes almasına fırsat verelim. Zamanı, planlı kullanmayı öğrensinler. Önce kendilerini düşünmeleri gerektiğini vurgulayalım. Düştüklerinde kalkmayı öğretelim. Vee unutmayalım insan yenilince değil pes ederse tükenir..