Romantizm ve sanat
Romantik resimler, duygulara odaklanan romantizm.. Tabi ki bilmeyenler için söylüyorum öyle sevgili aşklı bir resim sanatı değil… Ressamlar, heykeltıraşlar, şairler, yazarlar ve besteciler tarafından farklı şekillerde yorumlanan Romantizm, değişken bir akım olarak gelişerek 18.yüzyılın sonundan 19. yüzyılın sonlarına kadar sürdü.
Romantizm, çoğu sanatçının, çok hızlı ve mutlak bir biçimde değişen dünyayı kabullenme mücadelesinin sonucu olarak ortaya çıkıp gelmişti. Romantik sanatçıların neredeyse tümü, yerleşik kurallara ve sanatsal geleneklere baş kaldırarak kendilerinden önce az sayıda sanatçının yaptığı gibi eserlerine ifade katmak için zengin renkler ve canlı fırça darbeleri kullandılar. Romantik resimlere bakıldığında duygu yoğunluğu dolu dolu hissedilir korkuysa korku, mutluluksa mutluluk, acı ve kederse bunları tabloda derinlemesine hissederiz romantizmde bunu amaçlar.
Charles Baudelaire bir sözünde şöyle der: “Romantizm, tam olarak ne sadece konunun seçiminde nede gerçeğin kendisinde bulunur, aslen bir hissediş biçimidir” Bu fikrin özü ise duyguların geleneğin önüne geçmesidir. “Yakup’un Melekle Güreşi” romantik ressamların en büyüğü olarak kabul edilen Delacroix, hem çağdaşlarını hem de sonraki dönemlerde ki sanatçıları çokça etkilemiştir. Coşkulu ve dramatik kompozisyonlar, güçlü renkler ve canlı fırça kullanımıyla görenlerin duygularını harekete geçiren tutkulu ve dinamik imgeler oluşturuyordu. Hikaye de, Yakup bir gün evine doğru yürürken biri tarafından yolu kesilir. Şafak sökene kadar güreşirler. Yakup’un rakibi olan melek, kimliğini açıklar ve gösterdiği azim ve kararlılık için Yakup’u kutsar. William Blake der ki, “Sonsuz dünyalara ulaşma çabamdan; insanoğlunun ölümsüz gözlerinin düşünce dünyalarının derinliklerini, tanrının bağrında genişleyen sonsuzluğu, yani insanın hayal gücünü görmesini sağlamaya çalışmaktan yılmayacağım” sözüyle cümlelerimi noktalıyorum.
Şule Küçükoğlu
Ressam