*‘Geçmişten günümüze bir çok sanat akımları ortaya çıkmıştır; yönetim şekilleri, sosyal gelişmeler, bilimsel ilerlemeler vs. birçok öğe rol oynamıştır bu akımlar hep bir sonra ki akıma tepki olarak gelişmiştir’ diyerek, sözü açıyorum ve geçmişten günümüze gelen akıma değinerek soyut dışavurumcu akımına geliyorum..
*Sanatçı ne yapmak istediğini veya ne yapmak istediğini bilmeyerek tuvale kendini kaptırıp giderken, sonunda muazzam eserler çıkarmayı başarıyor, bazı soyut resimlere baktığımızda ise kendimizi o resmin içinde bulurken bazılarına da anlamsızca baktığımız oluyordur elbet.
*Tuvallerde mavi rengi gördüğümüzde bazen bir gök yüzü bazen masmavi bir okyanus görebiliyoruz. Açıkçası ben soyut resmi bu yüzden seviyorum. İnsanlar genelde işlerine gelmeyen şeyleri anlamak istedikleri gibi anlarlar ya, onun gibi birşey aslında buda, ressam resmi yaparken özgür, resme bakan, yani alıcı özgür realist resimlerde tabi bu biraz değişiyor.
*Algı özgür olmaktan çıkıp gördüğüne odaklanıyor bu özgür düşünmemizi birazda olsa küçültüyor gibi geliyor bana tabi bu benim fikrim.. Örneğin, ben masmavi bir okyanusun ortasında kırmızı bir sandalın içinde kendimi hayal ediyorum, tabi bu benim için imkânsız ve ürkütücü. Ama aynı zamanda da muhteşem bir rahatlama ve huzur veren bir deneyim olurdu. Bunu hayal etmek ve tuvale dökmek masmavi boyanmış bir okyanus yalnız başına kalmış kırmızı bir sandal. Demek istediğim ben böyle bir tuvalle insanların karşısına çıksam kendilerini ifade edecek onlarca şey bulurlar. Kimisi gökyüzünde uçan kırmızı bir uçak, kimisi boşlukta bir gezegen diyebilir.
*Benim içinde önemli olan kendimi ifade etmek ve başkalarının hayallerine tercüman olabilmek o yüzden soyut dışavurumcu akımından ilerliyorum, sözü Jackson Pollock’un “Aklın zincirlerini kırıp özgür bırakma” diyerek sözlerimi bitiriyorum.
Şule Küçükoğlu
Ressam