Son Dakika

TEKİN: “GENÇLİĞİNE SAHİP ÇIKAN BİR MİLLET, GELECEĞİNİ DE SAHİPLENMİŞ OLUR”

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. Sinan Tekin, basın açıklamasında, şunları kaydetti:

“Kıymetli Basın Mensupları;

15 Haziran sabahı milyonlarca çocuğumuz sınav sıralarına oturdu.

Bir gelecek, birkaç saate sığdırılmaya çalışıldı.

Kıymetli arkadaşlar,

Sormamız gerekiyor; Bir hayat, birkaç test sorusuyla şekillenir mi?

Bugün eğitim; elemeye dayalıdır.

Yıllardır sistemin adı değişiyor ama ruhu aynı kalıyor.

OKS, SBS, TEOG… şimdi LGS.

Bu sistemde kim öne çıkarıyor?

İmkanı olan…

Kursa gidebilen, özel okula yazılan, test kitaplarına ulaşabilen…

Peki ya diğerleri?

Daha en başta geride başlıyorlar.

Çünkü eşit şartlar yok.

Çünkü bu yarışta herkes aynı kulvarda koşmuyor.

Eğitim denilen şey sadece bu mudur arkadaşlar?

Sadece bilgiyle doldurmak mı?

Hayır!

 

Eğitim; sadece bilgi değil, kimlik kazandırmaktır.

Milletini tanımak, medeniyetini anlamak, istikbale yön çizmektir.

Eğitim; anlam aramak, yön bulmak, ilham almaktır.

Çocuklarımızı bir sınava değil, bir hayata hazırlamak zorundayız.

Ama ne acıdır ki bugün uygulanan eğitim sistemi;

ne kimlik verir, ne istikamet çizer, ne de ilham olur.

 

Kıymetli Basın Mensupları;

Bugün sistem ne adil, ne de insani.

Yerleştirme süreci karışık.

Nitelikli okul sayısı yetersiz.

Bölgesel eşitsizlik gittikçe derinleşiyor.

Çocuklarımız sadece sınavda mı kaybediyor?

Hayır.

Sistem değişmedikçe, hayatta da kaybedecekler.

O yüzden artık yeter.

Bu sistem değişmek zorun!

Tek sınavla değil, çok yönlü ölçmeyle…

Baskıyla değil, rehberlikle…

Yarışla değil, yönlendirmeyle ilerlemeliyiz.

Her çocuğun ilgi ve yeteneği farklıdır.

Eğitim sistemi bunu fark etmeli, beslemeli, büyütmeli.

Kamu okulları güçlendirilmeli.

İyi eğitim herkesin hakkı olmalı.

Her çocuk bu vatanın evladıdır; imkanları da eşit olmalıdır.

Rehberlik sistemleri güçlendirilmeli.

Çocuklarımız kendilerini daha erken yaşta tanımalıdır.

 

Kıymetli Basın Mensupları;

Bugün sizlere çokça konuşulmayan ama ülkemizin geleceğini derinden etkileyen bir tehlikeden söz etmek istiyorum:

 

Liseye kadar inen beyin göçü gerçeğinden.

Eskiden beyin göçü dediğimizde üniversite mezunlarını anlardık.

 

Artık öyle değil.

Bugün lise sıralarındaki gençlerimiz üniversite planlarını Türkiye’de değil; Almanya’da, Hollanda’da, Kanada’da yapıyor.

 

Bu, bireysel bir yöneliş değil; toplumsal bir çözülmenin habercisidir.

Tam da bu hafta sonu milyonlarca öğrencimiz üniversite sınavına girecekken…

 

Birçok nitelikli gencimiz Türkiye’de üniversite okumayı düşünmüyor bile.

 

Çünkü onlar artık bu ülkede değil, başka bir ülkede kendilerine bir gelecek kurmak istiyor.

 

Üniversiteye dair hayallerini Türkiye ile değil, yurt dışındaki imkanlarla kuruyorlar.

Bu sessiz göç, aslında yüksek sesle bir çığlıktır.

 

Ve bu çığlık bize şunu söylüyor:

 

Gençler artık yalnızca daha iyi bir eğitim değil, daha adil, daha huzurlu, daha umut verici bir hayat istiyor.

 

Kıymetli Basın Mensupları;

Esam İstanbul Şubesi Sosyal Araştırmalar Direktörülüğü’nün kaleme aldığı bir araştırma, bu sürecin ne kadar derinleştiğini gözler önüne seriyor.

İstanbul Erkek Lisesi’nde 2019’dan bu yana mezun olanların çoğu yurtdışına gitti.

2023 yılında Özel Alman Lisesi mezunlarının %98,3’ü; Avusturya Lisesi mezunlarının ise %98,6’sı ülkemizi terk etti.

Bu oranlar yalnızca birkaç okulun sorunu değil; artık tüm liselerde gençlerin zihninde “gidebilir miyim?” sorusu büyüyor.

Peki neden gidiyorlar?

Çünkü sadece kaliteli eğitim değil, adil fırsatlar istiyorlar.

Yalnızca diploma değil; liyakatle değerlendirildikleri, emeğinin karşılığını alabildikleri bir sistem arıyorlar.

Türkiye’de eğitime duyulan memnuniyet oranı sadece %21; OECD ülkeleri arasında son sıradayız.

Adalet sistemine güven ise %33 seviyesinde.

 

Kıymetli Basın Mensupları;

Bugün yaşanan göç sadece fiziki bir hareket değil; zihinsel ve duygusal bir kopuştur.

Gençler kendi ülkesinde değil, başka coğrafyalarda bir gelecek arıyor.

Beyin göçü eğilimi, sadece belirli bazı okullara özgü değil

Fen liselerinde, Anadolu liselerinde, imam hatiplerde, sosyal bilimler liselerinde de gençler yurt dışını düşünüyor.

Sosyal medyada sıkça gördüğümüz “yurtdışına giden mezun” hikâyeleri artık birer başarı örneği değil; istikamet haline geldi.

Bu tabloyu değiştirmek mümkün mü?

Evet, mümkün!

Öncelikle eğitim ile istihdam arasındaki bağ güçlendirilmeli.

Eğitim sistemi sadece diploma değil, beceri ve iş güvencesi sağlamalı.

Uluslararası geçerliliği olan programlar sadece seçkin okullarda değil, tüm liselerde erişilebilir olmalı.

Kamuda işe alımlar şeffaf olmalı. Mülakat sistemi kaldırılmalı, liyakat esas alınmalı.

Gençlerin bilimsel araştırmalara, yenilikçi projelere yönelmesi için destekler sunulmalı.

Yurtdışında eğitim gören gençlerin geri dönebileceği güçlü, güven veren bir sistem kurulmalı.

 

Kıymetli Basın Mensupları;

Soruyu bir kez daha soralım:

Gençler neden gidiyor?

Neden bu topraklara değil, başka diyarlara kök salmak istiyor?

Olaya bir başka açıdan da bakalım.

Biraz önce ekonomik ve sosyal gerekçelerden bahsettim, bunlar elbette önemli.

Ama mesele sadece bu kadar değil, esas mesele aidiyet!

Gençler neden kendilerini bu topraklara ait hissetmiyorlar?

Oysa ki; biz her yeni doğan çocuk için dua ederiz:

“Vatana, millete hayırlı evlat olsun” deriz.

Ama bugün o evlatlar, bu topraklardan uzaklaşıyor.

Milletinden ve milletin değerlerinden kopuyor.

Başka ülkelere tutunmaya çalışıyor.

 

Kıymetli dostlar;

 

Eğer bu topraklarda kalacak, inancına ve milletine sadık nesiller istiyorsak;

Sistemi ahlakla, toplumu adaletle yeniden inşa etmeliyiz.

Zira Millî Görüş’ün en temel ilkesi budur:

Önce ahlak ve maneviyat.

Sözle değil, örnek yaşantıyla.

Öğütle değil, omuz omuza yürüyerek.

Unutmayalım…

Genç, sözünüzü değil, davranışlarınızı izler.

Genç, nutuktan değil, samimiyetten etkilenir.

Büyüklerin sözüyle eylemi arasında uçurum varsa, o genç önce güvenini, sonra umudunu kaybeder.

Bugün gençliği suçlamak kolay.

Ama onları burada tutamıyorsak, sorun bizde, yöneticilerde

“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” diyen bir medeniyetin çocuklarıyız biz.

Ve bu medeniyetin istikbali gençliğin yüreğinde büyür.

Ve hep birlikte şu soruyu soralım:

Gençlerin terk ettiği bir ülkeyi kim ayakta tutabilir?

 

Kıymetli Basın Mensupları;

 

Bugün bir adım atmalıyız.

Geleceği kurtarmak için bugünü değiştirmeliyiz.

 

Gençliği kazanmalıyız.

 

Adaleti tesis etmeliyiz.

 

Eğitimi güçlendirmeliyiz.

 

Liyakati hâkim kılmalıyız.

 

Fırsat eşitliğini sağlamalıyız.

Gençliğine sahip çıkan bir millet, geleceğini de sahiplenmiş olur.”