Çığlık tablosunu bilirsiniz ya bir yerlerde adını duymuşunuzdur. Ya da sadece bir yerde karşınıza çıkmıştır. ‘Ahh Edvard, ne kederin vardı da bu tabloyu böylesine ızdırap dolu yaptın’ diyesi geliyor insanın. Gökyüzünün kanı anımsatması bir yana figürün yüzündeki ifadesi ne kadarda çaresizce peki ya arkada yürüyen iki arkadaşının siluetleri kalbinin çığlığımı bu doğanın ona söylemek istedikleri kulağına çığlık gibimi geliyordu bilinmez…
Sarı, turuncu, kırmızıya bürünmüş gökyüzünün altında, köprünün ortasında durmuş, hem kadına hem erkeğe benzeyen bir insan figürü. İki elini kafatasına benzeyen kafasının iki yanına kaldırmış bir vaziyette duruyor.
Gözleri fal taşı gibi açılmış, kan donduran bir çığlık patlatıyor. Arkadaki iki kişinin sakinliği, uzakta görünen gemi normallik işareti taşısa da diğer her şeyde korku havası hakim.. Edvard Much bu tabloyu yaparken hangi duyguyu kafasında tasarlayarak yapmış olmalı yaşadığı bir acımı vardı yoksa sadece yorulmuş ve doğanın üstüne geldiğini hissettiği anı mı tuvaline yansıtmış bilinmez ama Leonardo da Vinci’nin Mona Lisa’sının ardından sanat tarihinin ikinci en ünlü eserini ortaya çıkarmıştır..
Şule Küçükoğlu
Ressam